Sokrates ve öğrencisi Platon’un topluma zarar olarak gördükleri bazı makamları yasaklatma amaçları Platon’un Devlet kitabında öne çıkan konulardan bir tanesi
Antik Yunan dünyasının en önemli düşünürlerinden olan klasikleşmiş üç isimi hepimiz biliriz: Sokrates (M.Ö. 469 – 399), Platon ( M.Ö. 427 – 347) ve Aristoteles (M.Ö. 384 – 322) Milattan önceki dönemde toplum meselelerine ve varlığın temeline kafa yoran bu felsefeciler bugün dahi içinden çıkamadığımız birçok soruna ilişkin tezler ortaya atmışlardır. Sokrates’in halk ile yaptığı sohbetleri, yazdığı “Devlet” yapıtıyla kitaba aktaran öğrencisi Platon, bu tartışma konularının en temiz biçimde günümüze gelmesini sağlamıştır. “İnsan nasıl erdemli olabilir? Toplum hangi şartlarda refaha kavuşur? İyi bir asker nasıl yetiştirilir? İdeal eğitim nasıl sağlanabilir?” gibi sorulara diyalektik yoluyla cevaplar veren Devlet kitabı, Antik Yunan şehirlerinde bozulan ahlakın, ordu yapısının, toplumun ve eğitimin nasıl düzeltileceğini anlatmaya çalışan bir manifesto halini almıştır. Demokrasiyi çoğunluğun zafiyeti olarak yorumlayan kitap, ideal yönetimin felsefeci bir kral ile olabileceğini savunur ve dolayısıyla yönetimi tamamıyla bu kusursuz lidere verir. Birçok yorumcu buradaki anlatılan ideal liderin aslında Sokrates olduğunu, aslında Sokrates’in dolaylı yoldan kendisini anlattığını söyler. Platon ekolünden etkilenen Türk filozof Farabi’nin (M.S. 870 – 950) de “İdeal Devlet” kitabında dolaylı yoldan kendisini ideal hükümdar olarak anlattığı iddia edilir. Dolayısıyla bu tip yapıtların aynı zamanda bir manifesto yapısında olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü kimi konular üzerine söylenen fikirler gerçekten radikaldir ve taviz verilmemektedir.
Devlet ve müzik
Platon’un Devlet kitabında üstünde durduğu konulardan bir tanesi de müziktir. Toplumda müziğin ne kadar önemli olduğu, mutlaka eğitim müfredatına alınması gerektiği vurgulanır. Askerlerin dahi müzik ile eğitilmeleri gerektiği söylenir ve toplumda mutlaka spor ve müzik dengesinin kurulması gerektiği belirtilir:
- Ömürlerini jimnastikle geçirip, müzikle ilgileri olmamış ya da tersine, müzikle ilgilenip bedenlerine bakmamış kimselerin ne hallere düştüklerini bilmez misin?
- Anlamadım, hangi hallere demek istiyorsun?
- Birileri kabalığa ve sertliğe, öbürleri yumuşaklığa ve gevşekliğe düşüyor, demek istiyorum.
- Doğru, yalnız bedenlerinin gelişmesiyle uğraşanlar gereğinden çok sert, yalnız müzikle uğraşanlarsa, kendilerine yakışmayacak kadar gevşek oluyorlar.
- Oysa ki sertlik insanın içindeki coşkunluktan gelse bile, eğitim yoluyla yiğitliğe çevrilebilir. Ama bu sertlik aşırı bir hale gelirse, çekilmez bir kabalık doğurur.
Antik Yunan dünyasındaki toplum yapısının ahlaksızlığa ve tembelliğe sürüklendiğini düşünen Sokrates’in neredeyse değinmediği mesele kalmamıştır. Ordu içindeki evliliklerin, eş seçimlerinin dahi yöneticiler tarafından belirlenmesi gerektiğini söyleyecek kadar toplumdaki vatandaşlara güvenini yitirmiş durumdadır. İlk bakışta bu düşünce radikal ve zalimce görülse de o dönemin şartlarını düşünmek gerekir. Yunan şehirleri Pers saldırılarına karşı koymak için mücadele etmişlerdir. Atina ve Sparta arasındaki Peloponnesos savaşları da yoğun bir askeri kültür ortaya çıkarır. Bu olağanüstü şartlar da balyoz etkisi yaratan fikirleri doğurur. Ordu mensupları şehirlerin kurtulması için kusursuz bir savaşçı olarak yetişmelidirler. Sokrates’in Peloponnesos Savaşı’nın çeşitli çarpışmalarına katılmış bir hoplit askeri olduğunu düşünürsek sanırım taşlar yerine oturacaktır. [1]
İşte bu ortamda Sokrates toplumun ideal hale gelmesi için her konu hakkında fikirler yürütür. Müzik meselesi de bundan nasibini alacaktır. Devlet yapıtında müziğin ne kadar önemli olduğu belirtildikten sonra Sokrates’e göre zararlı olan taraflarına sıra gelir. Müzik eğitimi disiplin için büyük bir öneme sahiptir ama bunun bir de eğlendirme ve gevşetme etkisi vardır. Toplum için bu rahatlatıcı etkiler iyi değildir. Hayatta kalmak isteyen bir şehir, müziği de kuvvetlenmek ve cesaretlenmek için dinlemek zorundadır. Kimsenin gevşeme lüksü yoktur çünkü savaş her an kapıya dayanabilir. Sokrates müziğin gevşeme ve eğlendirmesine ek olarak bir de hüzünlendirici etkisine karşı gelir. Dövünmek ve ağıt yakmaya da zaman yoktur. Herkes diri kalmak zorundadır. Hoplitler hücum ederken ağlamak kimi kurtarabilir? İşte Devlet kitabındaki diyalog:
- Madem müzikten anlarsın, söyle bakalım, hüzünlü sözlere uyan makamlar hangileridir?
- Karışık Lydia, uzun Lydia makamları ve benzerleri.
- Bu makamları atmayalım mı? Değil erkeklere, aklı başında kadınlara bile zarar verir bu makamlar.
- Çok doğru.
- Biz bekçilerimizin(savaşçılar) sarhoş, gevşek, tembel olmalarını istemiyoruz.
- Nasıl isteriz?
- Peki, makamlar arasında gevşek olanlar ve içki sofrasına yakışanlar hangileridir?
- Çözük denilen Ionia ve Lydia makamları.
- Bunlar, savaşacak insanların ağızlarına yakışır mı sence?
- Yakışmaz, olsa olsa Dor ve Phrygia makamlarını alabiliriz.
…
- Böyle olunca, artık bütün makamları karşılayacak çoktelli bir sürü sazları aramayacağız.
- Evet
- Öyleyse, devletimizde çeşitli harplar, çoktelli sazlar yapan ustaları beslemeyeceğiz.
- Öyle ya.
- Peki, flauta yapan ve çalanları toplumumuza katacak mıyız? Flauta en çok sesi olan, bütün makamları çalabilen bir sazdır. Telli sazlar da onun bir taklididir değil mi?
- Öyledir.
- Öyleyse geriye lyra, kithara kalıyor. Bunlar şehrimize girebilir. Kırlarda da çobanlar çalabilir.
Görüldüğü üzere bu diyalogda müzikal sansür dediğimiz meselenin antik versiyonu ile karşılaşıyoruz. Sokrates’in aynı yaklaşımı tiyatro için de geçerli; komedya türünün, toplumu hoyrat bir güldürüye sevk ettiği için mutlaka yasaklanması gerektiğini savunan bir tavır sergiliyor. Şimdi gelelim bu makamların nasıl duyulduğuna. “Bu yasaklatmak istenilen makamlar neye benziyor acaba?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Gelin birkaç dakikalığına antik dünyaya gidelim.
Yasak ton: Ionian
Devlet kitabında, halkı uyuşturan ve içkili eğlence müziği olarak tanımlanan Ionian modu:
Bu mod batı müziği terminolojisinde majör olarak adlandırılır. Majör tonlar genellikle umut verici ve neşeli bir hava sağlarlar. Antik Yunan dünyasında, Devlet kitabında belirtildiğine göre bu mod eğlencelerde kullanılmıştır. Bu örnekte elbette sakin bir arp müziği dinliyoruz. Modun yapısını antik havada ve temiz verebilmek adına bu seçimi yaptım. O dönemde antik taverna olarak adlandırabileceğimiz yerlerde yüksek ihtimalle bu modla çalan müziklere eşlik eden, dans eden, hareketli müziklerle kendilerinden geçen insanlar vardı.
Yasal ton: Dorian
Devlet kitabında dinlenmesi yararlı bulunan, askerleri diri tuttuğuna ve kahramanlık hissi verdiklerine inanılan modlar ise Dorian ve Phrygian olarak belirtilmiş. Bu modlar (özellikle Dorian) caz müziğinde çok aktif kullanılan modlardır. Minör bir yapı içindedirler. Minör tonlar klasik batı müziğinde majöre kıyasla daha duygusal ve hüzünlü bir yapı içindedirler. Elbette müziğin icrasına göre istediğiniz hissiyatı yaratmanız mümkündür, bu anlamda kesin çizgilerle hüzünlü veya umut verici diye saptama yapmak uygun değildir ancak genel fotoğrafa bakıldığında yapı bundan ibarettir. İşte askerlere dinletilmesi tavsiye edilen Dorian modu:
Müziğin yapısına dikkat edildiğinde efsanevi savaşçıları anlatan hüzünlü hikâyeleri hissetmek mümkündür. Geçmişte kahramanca çarpışan bir savaşçının destansı anılarını hayal edebilirsiniz. Hatta kuzeyli kelt bir atmosfer dahi yarattığını söyleyebiliriz.
Modern Dorian
Dorian modunun şu anda nasıl icra edildiğini ise aşağıdaki videoda görebilirsiniz. Nereden nereye öyle değil mi? Sokrates ve Platon duysa ne derlerdi acaba?
[1] Charles Freeman, Mısır Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Kitabevi Yayınları, 2003, sf.267.
Ziya Gökalp ile ayni çizgide buluşuyorlar.Bu bizi ' Sanat toplum için mi yoksa sanat için mi
olmalı' çizgisine götürür.Sipariş müzik başka şey, sanat eseri diyebileceğin müzik başka şey.Kendilerini sanatçı gören şarkıcılar örneği.